Yine bir bayram günü gelmiş her yer bahar temizliğinin bayram şenliği halini almıştı. Mis kokulu perdeleri ile dantelle süslenmiş vitrinler kalıp gibi ütülenmiş elbiseler, akşamdan açılan tatlılar ve el değmesin diye tembihlenmiş şeker kutuları işte her yer bayram için hazırdı.
Müge hiçbir bayram kapı çalarak kendisine uzatılan şeker kutusuna elini daldırmamış ,cepleri şeker dolu çocuk olmamıştı .Her Bayram sabahı telaş içinde uyanarak büyük babanın evine gidilir ve muhteşem sofralarda keyifli sohbetlere dalan büyükleri dinlerdi. Daha eve girmeden kocaman bakır tencereler de pişen mis kokulu tavuk suyuna pilavın damağındaki tadı reyhan dalıyla kaynamış sütün toprak kaplara yerleştirilmiş sütlaçlarıyla süslenmiş hallerini konuşmaya başlar ,masadaki özenle sarılmış sarmalar ve incecik açılmış içli köftelerle dans ederdi. Evet yemek yemeyi çok seviyordu hele bayram sofrasında ki özenle hazırlanmış yemeklerin kaynaştırdığı geniş aileyi dinlemek onun için muhteşem bir bayram sevinciydi.Yıllar yıllar böyle geçti .
Müge büyümüş onsekiz yaşında genç kız olmuştu.Artık koşa koşa gittiği büyük babanın evinde herkese yaşına göre zarflara para koyan ve sıraya girin diye gürleyen ses artık yoktu. Büyükanne iyice yaşlanmış başkalarının desteğiyle başkalarının hazırladığı sofraya öylece bakar dururdu.Her bayram koşa koşa gidilen o evin hiçbir heyecanı kalmamıştı herkes büyümüş evlenmiş çoğalmıştı ama bir o kadar da yalnızlaşmışlardı.
Müge bu bayramdan önce üşütmüş devamlı öksürüyordu.Herhalde iş yerinde üşüttüm diyerek geçiştiriyor,kimseye söylemeden kendi kendine kocakarı ilaçları yapıp bu durumu sakinleştirmeye çalışarak bayramı geçirmek istiyordu .Sabah olup kalktığında hiçbir şey yokmuş gibi hazırlanıp doğru büyük annenin evine koştular her gelen elinde küçük bir tabak yemek ,tatlı, çorba derken sofra donatılmış ve görev gibi yenilip kalkınmıştı.Artık herkes evine dönmeliydi Müge yavaş yavaş hareketlerinde ve nefes almasında bir yavaşlama olduğunu fark etmişti kimseye bir şey farkettirmeden toparlamaya ve ayakta durmaya çalışıyordu.Annesi bu durumu fark ettiğinde “hiçbir şeyim yok haydi eve gidelim “diyerek oradan ayrılmışlar, eve döndüğünde bu bayramda böyle geçecek diye söylenirken birden artık nefes alamadığını ve her almaya çalıştığında ağzından su geldiğini gördü,İçeriye seslenerek
-ben iyi değilim ,ben iyi değilim !diye tekrarladı.
Annesi telaş içinde hemen hastaneye götürdü .Tahliller röntgenler derken doktor Müge ve annesine dönerek
-telaşlanmanıza gerek yok hastanede bir süre sizi misafir edeceğiz ,dedi.
Müge’nin geçirdiği rahatsızlığı “tüberküloz “başlangıcı diyerek aileyi korkutmadan bu durumun nasıl tedavi edileceğini anlattı.
Müge ve annesi ne olduğunu anlayamamışlar, neden olduğuna anlam verememişlerdi 16 gün boyunca Hastahanede” intaniye” bölümünde tedavi olmuş akciğerlerinden 1,5 litre su alınarak iyileştirilmesi hızlandırılmıştı.
Günler böylece gelmiş geçmiş daha sonra altı ay kadar tedavisi devam etmiş ve bu sayfayı kapatmışlardı.
Yine yıllar yıllar geçmiş ve Müge her bayram öncesi rahatsızlanıyor nefes alamıyorum diye ortalarda gezinerek günlerini geçiriyordu .Bayramların vazgeçilmez travması . Artık Bilinçaltı bu programı çok güzel zamanlıyor ve her bayram önüne sunuyordu .
Müge ile tanıştığımız ilk günlerde bunları konuşmadık. Çünkü her geldiğinde ayrı bir konu üzerinden konuşma başlatıyor ve gerçekleriyle yüzleşmek istemiyordu.
Ve kaçınılmaz son daha fazla ötelenemezdi Sordum “””ölmekten korkan hangi atanın anısı seni bu kadar takip ediyor olabilir?”””
-belki dört duvar arasında bir hapis ,belki bir savaş anısı ,belki bir darp ölümle burun buruna gelmiş bir anı nedir peşini kovalıyan ?
Müge şaşkınca “ne alaka ” kimse değil
Daha derin daha kolay ama meraklandırıcı soruları zihninin deposuna attı ve gitti .
Bir daha gelmez diye ümidi kestiğim Müge
Akşam eve gider gitmez bütün aileyi soru yağmuruna tutuyor ve hikayesini buluyordu.
-Babam genç yaşlarda bir kavga esnasında Silahlı bir çatışmaya giriyor karşı tarafı yaralayarak ceza evine giriyor ceza evinde her gün bu dört duvar bana mezar olacak burada öleceğim diye söylenip duruyor ,dedi .
Aradığım hikaye zaten buydu yaşam alanının ona dar gelmesi ve ölüm korkusu ikisi birlikte bilinçaltına hayatta kalma çatışması yollamıştı ve müge babasının çatışmasını hayata geçiriyordu çünkü babası da tam o yaştayken ölmekten korkmuş ve nefes alamamıştı .
Herşey bu kadar basit ve kolaymıydı .Evet bence kolay .
Zihin basit programlar bizler anlamayı zorlaştırırız çünkü hayatın zor ve kolay olmadığını düşünüyoruz .
Sevgilerimizle…
T&T Yeni Yaşam Atolyesi
Bir Cevap Yazın